Paragraf Soruları Test 13
Bu testimizde kısa paragraf soruları, paragraf soruları ve çözümleri, paragraf soruları kpss, paragraf test çöz, paragraf ile ilgili test indir gibi konuları ele alacağız.
PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE, TEST SORULARI, PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİNİ, YAN
DÜŞÜNCESİNİ, YARDIMCI DÜŞÜNCESİNİ BULMA 5
1.
(I) Okuyucunun niteliği, yazarın çizgisini doğru belirlemesinde önemli bir
etkendir. (II) Bilinçsiz okuyucuya seslenen bir yazar, her yazdığının
alkışlanacağını bilir. (III) Bilinen ölçüler içinde, bayağı bir yapıt
oluşturmaktan çekinmez. (IV) Okuyucusu bilinçlenmiş yazar ise, yazdıklarının
bayağı olmasının veya geçmiştekilere benzer olmasının tepkiyle karşılanacağını
düşünür. (V) Özgün, üstün bir yapıt oluşturmak için bütün bilgi ve yeteneğini
ortaya koyar.
Bu parçanın ana düşüncesi yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde
verilmiştir?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
2.
Bir antikacı dükkânında, testi almak isteyen birine çok yüksek bir fiyatın
söylendiğine tanık oldum. Şaşkınlık içinde, testinin neden bu kadar pahalı
olduğunu dükkân sahibine sorduğumda “Rodos testisidir de ondan” dedi. Onun Rodos
testisi olduğunu nerden biliyorsunuz, elinizde belge var mı diye sordum.
“Bilmem, öyle diyorlar.” dedi. Şaşkınlıktan kurtulup, biraz düşündüm. Aslında
bizim bütün hayatımız, Rodos testisi hikâyesi gibidir. Hiçbirimizin neyi, niçin
yaptığı belli değil. Bizde öğrenme merakı yok. Bu yüzden sadece ticarette değil,
her alanda kandırılıyoruz, hırpalanıyoruz.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Araştırma bilincinden
yoksun olmamız, bizi her türlü girişimimizde olumsuz etkilemektedir.
B) Kişiler, değersiz
eşyalara büyük miktarda para harcamaktan çekinmemektedir.
C) Tüketicilerin
yasalarla korunmaması, satıcılara her şeyi istedikleri fiyata satma olanağı
sunmaktadır.
D) Rodos testileri
antika meraklılarına değerinin çok üstünde satılmaktadır.
E) Alış veriş
alanlarında fiyatların serbest bırakılması tüketiciyi zor durumda bırakmaktadır.
3.
Dil, değişir; bugünün İstanbulluları elbette geçen yüzyılın başındaki insanlar
gibi Türkçe konuşacak değil. Ama Ankara ve hatta İzmir’de duyulan Türkçeyi de
İstanbul’da duyamaz olduk. Hemen, İstanbul’un dört tarafını dolduran
taşralılardan şikâyet etmeliyim. Onların İstanbul’un Türkçesini etkileyecek
güçte olmadığı belli. Türkçeyi bozan garip radyo istasyonları, incelikli
konuşmayı bilmeyen televizyon spikerleri ve yabancı dizilerin yanlış
çevirileridir. Bence yayın konusunda ceza verilecekse, dil için verilmeli.
Türkçenin yanlış kullanılması engellenmelidir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmamıştır?
A) İstanbul Türkçesinin
bozulma nedeni
B) İstanbul Türkçesinin
toplum için önemi
C) Dışarıdan gelenlerin
üzerindeki etkisi
D) Türkçenin korunması
için alınacak önlem
E) İletişim araçlarında
kullanılan dilin niteliği
4.
Sanatla ilgisi okuduğu üç beş kitabın sınırını aşmayanların ya da sanatı hâlâ
bir zevk aracı olarak kabul edenlerin beğenisi tutarlı bir ölçü olamaz bizim
için. Bir emek ve ustalık ürünü olan bir şiir, onun çilesini çekmemiş sorumsuz
okuyucunun beğenisine kurban edilemez. Okuyucuların görüşü ölçü olsaydı Batı’da
“çok satan” kitapların en büyük sanat ürünleri olarak kabul edilmesi gerekirdi.
Oysa “çok satanlar” bir sanat eseri olarak bile kabul edilmiyor.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat ürünlerinin
zevk almak için okunamayacağı,
B) Yapıtın değerinin
belirlenmesinde okurun beğenisinin ölçü alınamayacağı,
C) Her sanat yapıtının
büyük bir çabanın sonunda oluştuğu,
D) Batıda okuyucuların
beğendikleri yapıtların sanat yapıtı kabul edilmediği,
E) Okuyucuların sanat
değeri olmayan yapıtlara daha çok ilgi gösterdiği
5.
Delikanlı çevikliğiyle bakışı, duruşu, yürüyüşü, onun yetmiş yaşında olduğunu
gizliyor gibiydi. Devletin en yüksek kademelerinde görev yapmasına rağmen bir
kasabalı gibi davranırdı. Bakkal dükkânlarında oturur, kahvelerde yaşlılarla
sohbet ederdi. Geçmişe şiddetle saldırır; geleceğin hep güzel olacağını, bütün
kötü şeylerin düzeleceğini iddia ederdi. Kendisini hep şair olarak tanıtırdı.
Özdeyiş değerindeki her sözünü ağır ağır söyler; sizin ona katılmanız için
sözünü kanıtlarla desteklerdi. Ona karşı çıktığınızda size kızar, bir sonraki
gün bulunduğunuz masaya gelmezdi.
Bu parçada sözü edilen kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Resmiyetteki konumunu
öne çıkarmadığı
B) Eleştiriye açık
olduğu,
C) Görünüşünün yaşını
göstermediği,
D) Düşüncelerini
başkalarına kabul ettirmeye çalıştığı
E) Geleceğe umutla
baktığı,
6.
Kitap fuarları kitapçı raflarında hareketsiz duran, tozlanan kitapları hareketli
bir alanda meraklı gözlere sunuyor. Yüzleri asık kitapçıların dükkânlarına
girmekten çekinen gençleri kitaba yaklaştırıyor. Ders kitapları dışında hiçbir
kitaba el sürmemişlere kitabı tanıtıyor. Fuarlarda merak için de olsa insanlar
kitapların kapaklarına bakıyor, içini. inceliyor. Bu da kitap satışını ve okuma
oranını artırıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A) Kitapçıların
eğitilmesi kitap okuma oranını yükseltir mi?
B) Gençlerin kitap
okumamasını neye bağlıyorsunuz?
C) Kitapları fuarlarda
sergilemenin yararı nedir?
D) Okuyucular
kitapçılara yönelik eleştirilerinde haklı mıdır?
E) Kitap fuarlarında
daha çok kitabın satılması için ne yapılmalıdır?
7.
Eyüboğlu’nun sanatçı yaradılışı, hoşgörülü yanıyla birleşiyor. Bilgiçlikten
uzak, açık seçik bir anlatım oluşturuyor. Bu anlatım deyimlerle, devrik
tümcelerle tatlılık, çekicilik kazanıyor. Ne yazık ki bu tatlılık, bir
tutarsızlık yüzünden zedeleniyor. Eyüboğlu tam bir özleşme taraftarı olduğu
halde, denemelerinde özleşmeye gereken önemi vermiyor. Dilimizde karşılığı
bulunan yabancı sözcükleri kullanıyor. Bazı sözcüklerin kimi yerde Osmanlıcasını
kimi yerde Türkçesini kullanmaktan çekinmiyor.
Bu parçada Eyüboğlu’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anlatımının akıcı
olduğuna,
B) Türkçe olmayan
sözcükler kullandığına,
C) Düşüncelerinin
uygulamalarıyla uyuşmadığına,
D) Denemelerinde eksik
yönlerin bulunduğuna,
E) İçinden geçenleri
olduğu gibi anlattığına,
8.
Önce, sesi güzel olan herkes şarkıcı oldu. Sonra şarkı söyleyen herkes şarkı
yazarlığına başladı. Şarkı sözleri tekerlemelerle doldu. Şarkıların büyük
çoğunluğunda ilkokul şarkısı basitliği var. Bu yüzden şarkılar, okumuş, kulağı
büyük yapıtlara alışmış dinleyicisini yitirdi. Onlar, Batı müziğine yönelirken
şarkı, sanattan anlamayan kitlelere kaldı. Üstelik bu kitlelerin de isteklerini
tam karşılamıyor, onların ruh hallerine tercüman olamıyor.
Bu parçada şarkıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Eski niteliklerini
kaybettiğine,
B) Geçmişte, sanattan
anlayanlara seslendiğine,
C) Eski dinleyicisinin
yabancı müziğe yöneldiğine,
D) Dinleyicisinin gün
geçtikçe azaldığına,
E) Dinleyicilerinin
durumunu yansıtmakta yetersiz kaldığına,
9.
Birçoğumuzun seyyar imza halinde oradan oraya gezmesi, ömrümüzün büyük kısmının
sıkıntı içinde geçmesi aydın olmanın değil, insan olmanın sonucudur. Aydın
sorumluluğu adı altında bana imzalatılmaya çalışılan toplumsal sözleşmeyi
reddediyorum. Böyle bir çağda kapı komşum benden niye daha az sorumlu olsun ki?
Bu memlekette bilgimiz değil; vicdanımız, ruhumuz yara alıyor. Vicdanımızın
sızlaması içinse aydın olmaya gerek yok. Karşılaştığımız sorunları çözmeye
çalışma konusunda sokaktaki adama ne düşüyorsa aydına düşen de odur.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aydınlara, her bireye
düşenden daha büyük bir sorumluluk yüklenemeyeceği,
B) Aydınların yaşamları
boyunca sıkıntı içinde oldukları,
C) Toplumsal sorunların
çözümünün öncelikle aydınlardan beklendiği,
D) Sokaktaki insanların
aydınlara gereken desteği vermediği,
E) Aydınların
kendilerini toplumun öncüleri olarak görmedikleri,
10.
Geçen yüzyılın başında olduğu gibi, bu yüzyılın başında da “Şiir öldü.” sözü
dolaşıyor ortalıkta. Oysa insanın kendini anlama, tanıma, tanıtma gereksinimi
vardır. Gelecekte de var olacaktır. Hiçbir sanat, şiir kadar bu gereksinimi iyi
karşılayamaz. O halde şiir, bütün teknolojik gelişmelere ve insanlar arasındaki
günlük ilişkilerin günden güne azalmasına rağmen var olacaktır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Şiir sanatının
bittiği iddiasının geçmişte de ortaya atıldığına,
B) Şiirin insanın
kendisini anlatmasına yarayan en güçlü sanat olduğuna,
C) Şiirin her türlü
olumsuzluğa karşın varlığını devam ettireceğine
D) Şiirin günümüzde
geçmiştekinden daha çok ilgi gördüğüne,
E) İnsani ilişkilerin
gün geçtikçe zayıfladığına,
11.
Yıllar önce sinemada bir film izledim; beni çok etkiledi, heyecanlandırdı. Onu
birkaç kere daha izlemeye gittim. Film, bir tiyatro oyunundan aktarma değildi.
Ama büyük ölçüde kapalı bir mekânda geçiyordu. Ortalıkta yalnızca birkaç kişi
vardı. Başkalarının ölçüsüne bakarsanız o, bir piyesti. Ama bence piyes değil,
mükemmel bir sinema filmiydi. Çünkü tiyatro diliyle değil, sinema diliyle
gerçekleştirilmişti. Tiyatroyla sinema arasındaki en kalın çizgi ise kullanılan
dildir.
Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sinemanın seyirciyi
tiyatrodan daha çok etkilediği,
B) Sinemanın tiyatronun
birikiminden yararlandığı,
C) Tiyatroyla sinema
arasındaki farkın kendini en çok dilde gösterdiği,
D) Sinemayı tiyatrodan
bütünüyle ayırmanın mümkün olmadığı,
E) Tiyatronun
olanaklarından yararlanmanın sinemaya güç kazandırdığı,
12.
Sanat tartışmalarının çoğu nedense yenilik kavramının çevresinde düğümlenip
kalıyor. Sanatın değerinin tek göstergesi olarak sunuluyor yenilik. Bunu fark
eden gençler daha sanatın özünü kavramadan, sıradan bir yapıtı ortaya koyacak
noktaya gelmeden yenilik peşinde koşuyorlar. Hiçbir şeye benzemeyen yapıtlar
oluşturuyorlar. Yeni, eski demeden, sanata yeni başlayanın hata yapabileceğini
düşünmeden yargıda bulunan eleştirmenlere malzeme sunuyorlar. Yaptıkları, yerden
yere vuruluyor. Bu yüzden sanatla uğraşmayı bir daha göze alamıyorlar. Oysa
yanlışlarından ders alarak yeni bir yapıt oluştursalar başarılı olacaklardır.
Aşağıdakilerden hangisi yazarın bu parçada yakındığı durumlardan biri değildir?
A) Eleştirmenlerin
gençleri ölçüsüzce eleştirmesi,
B) Sanata yeni
başlayanların sıradan yapıtlar oluşturması,
C) Sanat değerinin
belirlenmesinde yalnız yeniliğin dikkate alınması,
D) Gençlerin eleştiriden
korkarak sanatı bırakması,
E) Sanatı tam kavramamış
olanların yenilik yapmaya çalışması,
13.
Yahya Kemal’in yaşam serüvenini bilmenin onun şiirine aydınlık getireceğine
inanıyorum. O, kaybedilmiş toprakların çocuğu olarak kendini hep sürgün
hissetti. Osmanlı sevgisi, yeniye karşı iğneli tutumu buradan kaynaklanır.
Çocukluğunu anlattığı satırlar çok ilgi çekicidir. O satırlarda hep yurdunu ve
Osmanlıyı aradığını görürüz. Onun için anne sevgisi ne ise Osmanlı sevgisi de
odur. Çünkü annesi ona ne vermişse Osmanlı onun doğduğu Balkanlara onu
vermiştir.
Bu parçada Yahya Kemal’le ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Osmanlı sevgisinin,
onu yeniliğe karşı olma düşüncesine ittiği,
B) Şiirindeki
duyguların, yaşadıklarının bir yansıması olduğu,
C) Çocukluğunun
ayrıntılarının iyi bilinmediği,
D) Balkanlarda geçen
çocukluğunun zorluklar içinde geçtiği,
E) Kendisiyle barışık
olamamanın sıkıntısını yaşadığı,
14.
Kalıntıların onarımı yapılırken, yapıların mimari çizgilerine bire bir uyulmuş.
Duvarlardaki lekeler, yıllarla rüzgârın, karın, yağmurun oluşturduğu küçük
kırıklar bile gösterilmiş. Hiçbir ayrıntı gözden kaçırılmamış. Bu eşsiz
yapıların ilk sanatçılarının gösterdikleri neredeyse akıl dışı titizlik, onarımı
yapanlarca tekrarlanmış. Hayali tamamlamalar yapılırken dahi hiçbir şey
uydurulmamış. Her şey o günün mimari ölçülerini inceleme sonuçlarına göre
yapılmış. Tarih canlandırılmaya çalışılmıştır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıların, ayakta
kalan benzerlerine bakılarak onarıldığına,
B) Onarımın olağanüstü
bir özenle yapıldığına,
C) Onarımda yapıların
oluşturulduğu çağın mimarisine uyulduğuna,
D) Doğal olayların neden
olduğu aşınmaların korunduğuna,
E) Bütün çalışmaların
araştırmalara dayandırıldığına,
15.
Aslında tek çizgili bir şiir yazmak isterdim. Yahya Kemal gibi, Nazım Hikmet
gibi. Ama ben şiire bir çocuk gibi bakmaya alıştım. Ustalık beni sıkıyor.
Yaptığımı bozmaktan korkmam, iki üç yılda bir, yaptıklarıma yabancılaştığımı
hissederim. Yazdıklarım birdenbire beni ilgilendirmez olur. O zaman şiire yeni
başlıyormuş gibi olurum. Eskisinden bambaşka bir yolda yürümeye koyulurum.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada kendisinden söz eden şairin bir özelliğidir?
A) Şiir çizgisinde
sürekli değişiklikler yapmak,
B) Çağının büyük
şairlerini beğenmemek,
C) Birbirine benzer
şiirler yazmak,
D) Şiiri, düşüncelerini
yaymak için kullanmak,
E) Beğenisinde kalıcı
olmak,
16.
En uyuşuk kafalara bile hareketli bir “Acaba?” akıtmakta ustaydı. Kişiyi dil
üzerine düşünmeye yöneltti mi daha üstelemez, kendi bulduğu kelimeleri ona
benimsetmek için direnmezdi. Önemli olan çeşitli kavramlara Türkçe karşılıklar
bulmaktı. Kendininkinden daha uygun bir karşılığa rastladı mı, benimseyiverir,
bunu bir onur sorunu yapmazdı. Ürettiği bazı sözcüklerin günlük dilde yer
almayacağını bilirdi. Yine de bu tür kelimeler üretmekten çekinmezdi. Çünkü
Türkçenin ancak uzun tartışmalar sonucu gelişeceğine inanırdı.
Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine
değinilmemiştir?
A) Amacının kişileri dil
konusunda düşündürmek olduğuna,
B) Sözcüklerini
başkalarına kabul ettirmede ısrarcı olmadığına,
C) Konuşma diline
giremeyecek sözcükler ürettiğine,
D) Başkalarının bulduğu
sözcükleri bazen kendi sözcüklerine tercih ettiğine
E) Dille ilgili
görüşlerinin uzun süre yankı bulduğuna
17.
Dış dünya ile sanat eseri arasında yakınlık arayanların, yazarın yaşamıyla sanat
eserini açıklamaya çalışanların en büyük hatası sanatı, dışı aksettiren bir ayna
olarak görmeleridir. Sanat eseri yeni bir dünya oluşturmak için vardır. Bu
nedenle dış dünyadan hareket ederek sanat üzerinde yargı yürütmek, yazarın
yaşamından yola çıkarak sanat eserini değerlendirmek eleştirmeni yanlış
sonuçlara götürür.
Yukarıdaki parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazarın yaşamından
yola çıkarak eserini değerlendirmenin yanlış olduğu,
B) Yazarların,
yaşamlarını esere yansıtmaktan çekindiği,
C) Okurların
eleştirmenlerin görüşlerini dikkate almaması gerektiği,
D) Yazarın
yaşadıklarıyla yazdıkları arasında bağ kurulabileceği,
E) Eleştirmenlerin,
sanat eserini yazarın dünya görüşüne göre değerlendirdikleri,
18.
“Sen kimsin?”, “Sen de kim oluyorsun?” soruları yazarların eleştirmenlere sıkça
yönelttikleri sorulardandır. Oysa önemli olan yazarın eleştirmeni değil,
eleştirmenin yazarı, onun yapıtlarını iyi tanımasıdır. Yazarın eseri kötüyse,
biçimini iyi bulmamışsa,
eleştirmen okuyucuyu ondan koruyacak. Eser iyiyse okuyucuyu ona yönlendirecek,
ondan faydalanmanın yollarını öğretecektir.
Yukarıdaki parçanın yazarına göre eleştirinin işlevi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurun yapıtlarla
ilgili doğru bilgi edinmesini sağlamak,
B) Yazarın yararlı
yapıtlar oluşturmasına katkıda bulunmak,
C) Okuru tanımak, onun
görüşlerini yazarlara aktarmak,
D) Yazarlara yol
göstermek, onların hata yapmalarını engellemek,
E) Okurun beğenerek
okuyacağı yapıtlar oluşturmak,
19.
İçindekileri anlatmak bir ihtiyaçtır. İnsanoğlu iç dökme eylemini yaşamı boyunca
sürdürür. Çoğunluk bu işi konuşarak yapar. Kimisi de yeteneklerinin el verdiği
ölçüde, içindekileri kağıda döker. Böylece öykü çıkar ortaya. Öykünün öğeleri
üst üste çekilmiş resimler gibi belirginliğini yitirmemeli. Okuyucu öze varmak
için uğraşmak zorunda bırakılmamalıdır. Bunun için yazar halkı dinlemeli,
onların olayları birbirlerine aktarış biçimlerini saptamalı, söylemek
istediklerini o biçimde söylemelidir.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öykünün dilinin
anlaşılır olması gerektiği
B) İnsanın duygu ve
düşüncelerini başkalarına aktarmak istediği,
C) Yazarların halk
dilini araştırmaları gerektiği,
D) Öykünün halka yol
göstermek için yazıldığı,
E) Öykünün insanın
içindekilerini anlatma ihtiyacından doğduğu,
20.
Ben öykülerimde olayı, kişileri düşüncelerimi aktarmada yardımcı olarak
kullanırım, izlenimlerim öykücülüğüme yardımcı olmuştur; ancak hiçbir şeyi
baştan sona izlememişimdir. Olayı bir ucundan yakalarım. Sonrasını kendi kendime
geliştiririm. Bir adam görürüm, bence ilginç olan. Kurarım onun öyküsünü.
Kendisinden yaşamını sormam. Bir söz duyarım, anahtar olur öyküme, söyleyenin
yüzünü merak etmem. Kesin bir sonuca da bağlamam öykümü. Okuruma düşünme payı
bırakmak isterim.
Bu parçada kendinden söz eden yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öykülerini
oluşturmada gözlemlerinden yararlandığı,
B) Öyküyü düşündüklerini
dile getirmek için kullandığı,
C) Ayrıntıları seçen
güçlü bir gözlem gücüne sahip olduğu,
D) Öyküyü
sonuçlandırmayı okurun hayal gücüne bıraktığı,
E) Gerçekleri olduğu
gibi aktarma amacını gütmediği,
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-A 3-B 4-B 5-B 6-C
7-E 8-D 9-A 10-D 11-C 12-B
13-B
14-A 15-A 16-E 17-A
18-A 19-D 20-C
Diğer Türkçe Notları, Testleri ve Videoları için Tıklayınız