Türkçe Paragraf Test 12
Bu testimizde kısa paragraf soruları, paragraf soruları ve çözümleri, paragraf soruları kpss, paragraf test çöz, paragraf ile ilgili test indir gibi konuları ele alacağız.
PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE, TEST SORULARI, PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİNİ, YAN
DÜŞÜNCESİNİ, YARDIMCI DÜŞÜNCESİNİ BULMA 4
1.
Genç bir edebiyat heveslisi geçen gün bana gelip, çiziktirdiği birkaç yazıyı
gösterdi. Bana “Sanatımla, hayatımı kazanabilir miyim?” dedi. Üzüldüm doğrusu,
çünkü söylediklerim acıydı: Türkiye’de sanat, sahibine kazanç sağlamıyor; onu
yüceltmiyor. Aksine elinizde birkaç kuruşunuz varsa sanata bağlandıktan sonra,
onu kaybediyor; ortalıkta kalıyorsunuz. Sanat adamları ikinci bir iş yapmazlarsa
nefesleri açlıktan kokacak nerdeyse.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatın ülkemizde bir
geçim kaynağı olmadığı,
B) Sanatı çıkar için
kullananların sanatçı sayılmayacağı,
C) Gençleri sanat
çalışmalarına yönlendirmemek gerektiği,
D) Gençlerin üstün
eserler ortaya koyamadıkları,
E) Sanatçıların sanatı
gerektiği kadar önemsemedikleri,
2.
Bir dönem şiir üzerinde yoğunlaşıyorum, arkasından bir roman geliyor. Şimdi de
öykü, deneme yazıyorum. Biliyorum, arkasından bir şiir dönemi gelecek, içimde
yeni bir şiirin biriktiğini hissediyorum. Daha önce de söyledim. Ben, kendimi
her şeyden çok şair görsem de “şair romancı” değilim. Romanım şiirimden bağımsız
yol alıyor. Öykülerime gelince sanırım onlarda şairliğimin izleri var, öykülerim
şairliğimle kanatlanıyor gibi.
Bu parçanın yazarı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Bütün edebi türleri
aynı değerde gördüğü,
B) Birden çok edebi
türde eser verdiği,
C) Romanlarının
şiirleriyle ilgisinin bulunmadığı,
D) Öykülerinde
şairliğinin etkisinin olduğu,
E) Şairlik yönünü daha
çok benimsediği,
3.
Bizde birkaç yıl şiir, roman, öykü yazmaya katlanırsanız değerli, ünlü bir
edebiyatçı olursunuz. “Neden?” derseniz, doğrusu bu sorunun yanıtı açık değil.
Eskiden birkaç aksakallı edebiyatçının sözü kanıt oluyordu. Şimdi ise medyanın
ilgisi kanıt oluyor. Ortada kural yok, ilke yok. Hiçbir değeri olmayan kişiler
göklere çıkarılıyor. Bunu gören genç kuşakların edebi ahlâkı daha yirmili
yaşlarda bozulmaya başlıyor. Genç edebiyatçılar için edebi değerlere dayanmayan
ün, yapıttan daha önemli oluyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Geçmişte yaşlı
edebiyatçıların görüşlerinin değer ölçüsü kabul edildiğine,
B) Günümüzde değer
ölçüsünün medyanın ilgisi olduğuna,
C) Gençlerin yapıt
oluşturma yerine, ün peşinde koştuğuna,
D) Yazar ve şairlerin
değerini belirlemede kuralların dikkate alınmadığına,
E) Edebi değeri olan
yapıtlara sahip yazarlara önem verilmediğine,
4.
Eskiden ağaç dikimini ömrü fidanların, ağaçların içinde geçmiş yaşlı başlı
kişiler yapardı. Diktikleri ağacın tutması onlar için bir onur meselesiydi.
Bunun için dikim sırasında bütün yeteneklerini, bilgi birikimini kullanır;
dikimden sonra da fidanın gerektirdiği bakımı yapardı. Şimdi ağaç dikmek, çiklet
çiğnemek gibi oldu. Herkes, elinde fidan, dikimle uğraşıyor. Yurt içinden veya
dışından milyonlar ödenerek alınan fidanlar çamur çukurlarına gömülüyor, yok
ediliyor.
Bu parçada yazarın asıl yakındığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ağaçlandırma için
uygun alanların belirlenmemesi
B) Ağaç dikim işinin
belli kişilere bırakılması
C) Yaşlıların günümüzde
ağaç dikimiyle uğraşmaması
D) Fidanların korunması
için gerekli önlemlerin alınmaması
E) Ağaçlandırma
çalışmalarının günümüzde bilinçli yapılmaması
5.
Daha ilkokula başlamamış torunlarıma bakıyorum. Onlar kimi yönlerden benden
üstünler. Yemekten önce ve sonra elini yıkama, zamanında dişlerini fırçalama ve
diğer alışkanlıklarına baktığımda onlardan geride olduğumu görüyorum. Akıl
düzeyim onlarınkinden düşük değil. En azından deneyimim, bilgilerim var. Ama
yetiştiğimiz aile ortamı farklı. Onlar bir şehir ailesinin çocuğudurlar ve
insan, davranış biçimini aile ortamında öğrenir. Okul, çevre ailenin yanında çok
az bir etkiye sahiptir.
Yazarın bu parçada vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişinin
alışkanlıklarını belirlemede ailenin en büyük etkiye sahip olduğu,
B) Kuşaklar arasındaki
farkın günlük davranışlarda kendini açıkça belli ettiği,
C) Düzenli bir yaşam
sürdürmek için bilgi ve deneyimin yetmediği,
D) Okulun çocuklara
olumlu davranışlar kazandırmayı başaramadığı,
E) Yaşlanan insanların
düzenli bir yaşamın gerekliliklerine uymakta güçlük çektiği,
6.
Ben, yazı yazıyorum. Bence dünyanın en temiz işini yapıyorum. Yalnızlığımı
onunla gideriyorum; karnımı onunla doyuruyorum. 40 yaşımı geçtim. Elim yalnızca
kalem tutuyor. Artık yeni bir iş öğrenemem. Dünyada bu işi yapan bir tek ben
kalsam da bunu sürdüreceğim, isteyen okur, istemeyen okumaz, içimden gelen her
şeyi etrafıma bakmadan söyleyeceğim. İnsanların yanlışlarını yüzlerine vurmaya
devam edeceğim. Bu yüzden karşılaşacağım sıkıntıları gülerek karşılamayı, çoktan
öğrendim.
Bu parçanın yazarı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Geçimini yazı yazarak
sağladığı,
B) Yazarlıktan başka bir
uğraşının bulunmadığı,
C) Okuyucuların
tepkilerini dikkate almadığı,
D) Doğru bulmadığı
tutumları eleştirmekten çekinmediği,
E) Kendisini büyük bir
yazar olarak gördüğü,
7.
Külebi, hazır kalıplarla iş gördüğü için, şiir üzerinde düşünmeye lüzum
görmüyor. Öz ile biçimin bağdaşması onun için önemli değil, işlevsiz sözcükler
hatta mısralar var şiirlerinde. Sözcükleri belli bir anlamı karşılamak için
değil, laf olsun diye şöyle ve böyle sıralıyor. Her şeyi gelişigüzel yapmış.
Sayısız yabancı sözcük kullanmış. Bu yetmiyor gibi bir de Batılı şairlerin kötü
taklidine düşmüş. Türk Dil Kurumu’nun onun yapıtını niçin ödüllendirdiğini
anlamadım doğrusu.
Bu parçada Külebi’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İçerikle biçimi
kaynaştırma çabasında bulunmadığına,
B) Türkçe asıllı olmayan
sözcükler kullandığına,
C) Anlama katkısı
olmayan sözcüklere yer verdiğine,
D) Yapıtının özgünlükten
yoksun olduğuna,
E) Dille ilgili yeterli
bilgiye sahip olmadığına,
8.
İstanbul, öncelikle tarihsel bir kenttir. Değişik kültürlere mekân olmuş bir
alandır. O kültürler burada uzun yıllar, kendi yeteneklerini en ileri düzeyde
gösterme fırsatı bulmuştur. Her biri ayrı bir medeniyetten gelen insan
topluluklarının ürünleri üst üste, yan yana düşmüş. Kimse kendisinden öncekilere
kaba davranmamış, onların yaptığını yıkmamış. Her şey burada bütünlüğe
ulaşmıştır. Buna coğrafi konumun getirdiği üstünlükler de eklenince ortaya bir
dünya harikası çıkmış.
Bu parçada İstanbul’un en çok hangi yönü üzerinde durulmuştur?
A) Farklı kültürlere ait
ürünleri bir arada bulundurması,
B) Coğrafik konumunun,
tarihteki konumunu etkilemesi,
C) Her yönüyle, diğer
kentlerden üstün olması
D) İçinde yaşayan her
bireye aynı yaşam koşullarını sunması
E) Kültür çatışmalarının
yaşandığı bir konumda yer alması,
9.
Sağlık hizmeti, öncelikli olduğu kadar pahalı bir hizmettir. Bina, teknik araç
ve yetişmiş eleman ister. Gelişmekte olan bir ülkenin bu hizmeti istendiği gibi
yapması beklenemez. Bu hizmet, başkalarını düşünmeyen belirli bir varlıklı
kesime de bırakılamaz. Bu, toplumsal dayanışma duygusunu zorunlu kılan bir
hizmettir. Hasta olduğumuzda bizi iyileştirebilecek bir sağlık hizmeti
istiyorsak, sağlık hizmetlerine toplum olarak şimdiden katkıda bulunmak
zorundayız.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Devletin sağlık
hizmetini yurttaşlarına götüremediği,
B) Varlıklı kimselerin
başkalarının sağlığını önemsemediği,
C) Sağlık hizmetinin
ekonomik durumla yakından ilgili olduğu,
D) Toplumun sağlık
hizmetleri konusunda dayanışması gerektiği,
E) Hiçbir şeyin sağlık
hizmeti kadar önemli olmadığı
10.
Dilin değişmesini, sadeleşmesini zorlayan toplumsal koşullar, şiiri biçimsel
değişikliklere uğrattı. Cumhuriyet dönemine geçişte değişen toplumsal ilişkiler
ve toplum düzeni, Anadolu’ya dönük, anlaşılır bir dil kullanmayı zorunlu
kılarken, en büyük darbeyi aruz veznine indirmiştir, denebilir. Yüzlerce yıl
olgunlaşmış bir şiir kalıbı, sadeleşmekte olan bir dilin yapısına uymadığı için
kayboldu. Yahya Kemal gibi onu en iyi biçimde kullanan bir şairin çabası da
aruzu yaşatmaya yetmedi.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Aruzun dilin
sadeleşmesinden olumsuz etkilendiğine,
B) Yahya Kemal’in aruzun
büyük bir ustası olduğuna,
C) Toplumsal
koşullardaki değişimin şiire yansıdığına,
D) Anadolu’ya yönelmenin
dilin sadeleşmesini gerektirdiğine,
E) Şiirin toplumsal
durumun düzeltilmesi için kullanıldığına,
11.
Yakın dostlarım hakkında yazı yazmam gerektiğinde ödüm kopar. Çünkü sanatsal
değerlendirmelerde öznel ilişkilere, eş dost hatırına, yakınlığın getirdiği iki
yüzlülüklere yer olmamalıdır bence. Oysa insanımızın eleştirilmeye tahammülü
yoktur. Kendilerini hep övmenizi, eksiklerini görmezlikten gelmenizi isterler.
Eleştiriniz ne kadar olgun olursa olsun, onların tepkisiyle karşılaşır.
Darılırlar, kızarlar, hatta olanakları varsa yayın yoluyla size söverler.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisinden yakınmaktadır?
A) Değerlendirmelerinde
ölçüyü kaçırmaktan,
B) Eleştirinin anlayışla
karşılanmamasından,
C) Eleştirmenlerin,
yakınlarını kayırmalarından,
D) Yayınlarda eleştiri
yazarlarının eleştirilmesinden,
E) Dostlarının eleştiri
yazılarını okumamasından
12.
Fotoğrafın büyüsüne ilk kez Fatih’te bir portre fotoğrafçısının dükkânında
kapıldım. O zamanlar kolejde ortaokul öğrencisiydim. Fotoğrafçıdan izin alarak
karanlık odaya girdim. Büyücek bir fotoğrafın banyosu yapılıyordu. Kâğıttaki
görüntünün yavaş yavaş belirişini, bir kıtanın sisler arasındaki belirişi gibi
yaşadım. Sanki ben Kristof Kolomb’dum. Gözlerimin önünde yepyeni bir kıta
beliriyordu. İşte o gün fotoğrafçı olmaya karar verdim.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisi üzerinde durmaktadır?
A) Fotoğrafçılıkta
sağladığı başarı,
B) Fotoğrafçıların
olaylara bakışı,
C) Fotoğrafçılığa nasıl
başladığı,
D) Fotoğrafçılığı
öğrenmenin zorluğu,
E) Fotoğrafın
oluşturulma aşamaları,
13.
Bir öykücü için en gerekli bilgi, insanı ve toplumu tanımaktır. Bu bilgiyi elde
etmek için gereken koşulların hiçbirini bulamamış Ömer Seyfettin. Yaşamı boyunca
birkaç kez yer değiştirmiş, savaşa girmiş, tutsak olmuştur. Bu koşullar, okumak
ve geniş halk topluluklarıyla ilişki kurmak için hiç de elverişli değil. Ege
Bölgesi’nin küçük bir kesimi dışında Anadolu’yu görmemiş. Anadolu ve köy
gerçeklerine uzanamamıştır. Öykülerinin büyük çoğunluğunda konuyu varlıklı ve
aydın çevrelerin yaşantısından almasının nedeni budur.
Yukarıdaki parçada Ömer Seyfettin’le ilgili aşağıdakilerden hangisine
değinilmemiştir?
A) Toplumu tanıma
olanağı bulmadığına,
B) Varlıklı bir çevrenin
içinden geldiğine,
C) Genellikle toplumun
üst kesimini anlattığına,
D) Yaşamının zorluklar
içinde geçtiğine,
E) Anadolu’yla ilgili
yeterli bilgiye sahip olmadığına,
14.
O, önce bir şairdir. Ancak bugün baktığımızda “şair” sözcüğü onun için yetersiz
kalıyor. Özellikle 1980′den sonra kaleme aldığı eleştirel denemelerinde edebiyat
dünyamızdaki pek çok sorunu ele alıp irdelerken toplumsal gelişmelere de duyarlı
davrandı. Toplumun yanlış yönlendirilmesine itiraz etti. Edebiyat dünyamızdaki
yanlışlara dikkat çekti. Edebiyat ve kültür dünyamızın yanlış bir eksene
oturtulduğunu, öncelikle bunun düzeltilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Denemelerinde sosyal
sorunları da işlediği,
B) Şiir yazma işini
zamanla bıraktığı,
C) Şiirlerinin yanında
denemelerinin de önemli olduğu,
D) Edebiyatımızın doğru
çizgide olmadığına inandığı,
E) Denemelerinde
yerginin öne çıktığı,
15.
Şiir, gerçekliği bozar, değiştirir. Hatta ona ters düşer. Bu doğal bir şeydir.
Çünkü şiir bir anlamda gerçeklikle boy ölçüşen bir sanat dalıdır. Şairin evreni
dildir. Şair dünyaya sözcüklerle bakar ve yeni bir dünya oluşturur. Bu yeni
dünyada her şey asıl dünyadakinin farklı bir biçimidir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairin, yaşanılanı
kendince şekillendirerek şiire yansıttığı
B) Şiirin gerçekleri
abartarak aktardığı,
C) Şiirin, okuru
yeniliklere alıştırmak için kullanılabileceği,
D) Okurun şiirde
anlatılanı benimsemesinin beklenemeyeceği,
E) Şiirin, okurun bilgi
düzeyini aştığı,
16.
Antolojileri sevmem. Antolojideki şiirler, onları yazanların en iyi, en sağlam
şiirleri değildir. Antolojiler, ozanların yaptıkları üzerine kapanıp, onların en
seçkin şiirlerini gün ışığına çıkaracaklarına, ellerinin altında miskin duran
karalamalara uzanmaya bakarlar. Hani bu şiirleri kendileri arayıp bulsa üzülmem.
Bunların çoğu kendilerinden önce düzenlenmiş antolojilerden derlenmiştir.
Yukarıdaki parçanın yazarının antolojileri beğenmemesinin nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Antolojilerin
araştırmacılar için kaynak niteliğinde olmaması,
B) Antolojilerin derin
araştırmalar sonucu bulunan seçkin eserlerden oluşmaması,
C) Antolojilerde sadece,
adı duyulmuş şairlerin şiirlerine yer verilmesi,
D) Antolojilerin henüz
bitirilmemiş şiirler içermesi,
E) Antolojilere alınan
şairlerin büyük şair niteliğine sahip olmaması
17.
Düşünce işleriyle uğraşan bir kişinin önce dile önem vermemesini anlayamıyorum.
Dilini işlemeyen kişi, düşüncesini de işlemiyor demektir. Çalgısını düzenlemeden
çalmaya kalkan çalgıcı neyse, dilini düzenlemeden yazmaya kalkan düşünür de
odur. Söyledikleri karmakarışık bir gürültü olmaktan ileri gidemez. Çünkü
gelişigüzel yazan, gelişigüzel düşünür.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Düşünce adamlarının
dilin gelişmesine katkıda bulunduğu
B) Plânlı
çalışmayanların yeni düşünceler ortaya koyamayacağı,
C) Düşünürlerin
öncelikle dillerini düzeltmeleri gerektiği,
D) Düşünürlerin dil
üzerinde yeterince yoğunlaşmadığı,
E) Her düşünürün aynı
zamanda bir dil bilgini olduğu,
18.
Bugün şiir okuru, artan nüfusa karşın yok denecek kadar azdır. Her lise
öğrencisinin şiir okuyup yazdığı bir geçmişten bugüne gelinmesi oldukça
düşündürücüdür. Aslında yaşamı bütün enginliğiyle kavramaya ve kavratmaya
yönelik
söz sanatlarının en damıtılmışı olan şiirle yaşamı küçültülmüş okur arasında bir
ilginin olmaması doğaldır, insanlar ekonomik sorunlarla boğuşurken, yarın iş
bulabilir miyim endişesi içindeyken onların şiir okumasını bekleyemezsiniz.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Geçmişte toplumun
şiirle daha çok ilgilendiğine,
B) Şiirin toplumun
sorunlarını yansıtmakta yetersiz kaldığına,
C) Şiirin yaşamı her
yönüyle özümseyen bir sanat olduğuna,
D) Şiirin ilgi
bulmamasının yaşam koşullarının kötü olmasından kaynaklandığına
E) Okurun içinde
bulunduğu koşuların şiir okumasını engellediğine,
19.
Bir yazın ürününün, her şeyden önce yazıldığı dilin en güzel örneği olması
gerekir. Ne yazık ki, son on beş yılda, üstelik ödüllendirilmiş öyküleri bile
anlamak için birkaç kez okumak zorunda kalıyorum. Bölgesel, bozuk bir Türkçeyle
yazılmış öykünün konusu ilginç ve önemli olsa bile, onun yazınımıza katkıda
bulunduğu tartışmalıdır. Çünkü toplumu aydınlatmak bir eserin değer kazanması
için yeterli değildir.
Yukarıdaki parçada yazarın asıl yakındığı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Önemli yapıtları
olmayan yazarların da ödüllendirilmesi
B) Öykülerin toplumu
eğitme amacıyla kullanılması
C) Öykülerin düzgün ve
anlaşılır bir dille yazılmaması
D) Öykülerin belirli
yörelerin sorunlarını içermesi
E) Konu güzelliğinin
ödüllendirmede ölçü alınması
20.
Dilin ne pahasına olursa olsun durulmasını, yabancı dillerden gelen kelimelerin
dilden atılmasını isterdi. En büyük erdemi birçok tehlikeye, karşı çıkmalara
karşın tuttuğu yoldan dönmemesiydi. İnancına içten bağlı olduğu için bütün
gücünü dilin arınmasına vermiş, konuşma diliyle yazı dili arasındaki bölmeyi
yıkmış, Türkçenin kendi yağıyla kavrulmasının yollarını aramıştı. Bu arayış
sonucunda dile damgasını vurmuş, bir kuşağı dil konusunda yönlendirmeyi
başarmıştı.
Yukarıdaki parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine
değinilmemiştir?
A) Engellemelere rağmen
çizgisini terk etmediğine,
B) Konuşma diliyle yazı
dilini birbirine yaklaştırdığına,
C) Dili önemli ölçüde
etkilediğine,
D) Düşüncelerini
anlaşılır bir dille anlattığına
E) Türkçenin kendi
kendine yetmesi için uğraştığına,
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-A 3-E 4-E 5-A 6-E
7-E 8-A 9-D 10-E 11-B 12-C
13-B
14-B 15-A 16-B 17-C
18-B 19-C 20-D
Diğer Türkçe Notları, Testleri ve Videoları için Tıklayınız